Sumire Karalamaları: Mavi’nin Yalnızlık Tonu Güncelimsisi
Mavi konuşalım, mavi yazalım
Mektuplar zarfa girer girmez mavi
Söz mavi olsun ağızdan çıkar çıkmaz
İki ayrılık arasındaki yol mavi
Göz göze gelince mavi olsun yakınlığı kızla oğlanın
Mavi bir anı gibi ışıklar içinde zaman
Mavi Üstüne Siyah – Haydar Ergülen
Mavi üzerine onca şiir yazılmış, onca söz söylenmiş, o kadar sevilmiş mavi. Ve mavinin o kadar çok tonu var ki; sanki herkes en azından bir tonunu sever gibi geliyor bana. Siz mavinin hangi tonunu seversiniz bilmem ama bir Mavi Manga günceli tonunda yine buradayız işte ? Herkese merhaba
Öncelikle size kısaca bir bilgilendirme geçeceğim. Ben Sumire. Mavideki pek çok serinin çevirmeni. *Saymaya üşendi* Beklediğiniz seriler gelmiyorsa açıp bir çevirmenine bakın, belki de benimdir ? Tabii ki bölümleri bilerek vermeme gibi bir şey yok. Bundan sıkılma gibi bir durum da yok. Okuyucularımızdan öyle düşünenler varsa düzeltelim. Bu dönem yüksek lisansa başladım. Beklediğimden fazla zorladı beni, her seriye yetişemedim. Tatile girdim fakat bu sefer de KPSS telaşı sardı. Sınav geçen haftaydı. Sonrasında birkaç gün tatil yapam demiştim ki sen misin öyle diyen; şifayı kaptım ? Hastalık da bu hafta bana pek bölüm yaptırtmadı. Ama iyileşir iyileşmez serilere tam gaz devam edeceğim. O yüzden gelmeyen seriler için kusura bakmayın. İletişim kısmından falan yazdıysanız ve dönmediysem o da yoğunluğumdandır, tekrar yazmayı deneyebilirsiniz ☺ Daha hızlı dönüt almak isteyenleri de discord kanalımıza bekleriz: https://discord.gg/vuYSHuk
Ama lütfen artık şu serinin şu bölümü ne zaman gelecek diye sormayın, yaptıkça veriyoruz zaten.
Geçen hafta sınavdan sonra 1000 Kitap oku uygulamasının bir etkinliğine katılmıştım. Üstüne de hasta olunca kitaplara sardım biraz ? Son başladığım kitap Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık adlı kitabı. –Evet, başlık buradan geliyor- Kitabın başlangıcı bile sizi içine çekip beni oku diye bağırıyor. İlk sayfadan bir alıntıyı da şuraya şöyle bırakayım.
Dünya öylesine çiçeği burnundaydı ki, pek çok şeyin adı yoktu daha ve bunlardan söz ederken parmakla işaret edip göstermek gerekirdi.
Sonra yavaş yavaş kendinizden bir şeyler buluyorsunuz kitabın içinde. Yalnızlığa çok güzel dokunuyor cümleler, insanları güzel betimliyor.
Çünkü yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anıları bırakarak onları arıtmış büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı.
Okurken ben de düşündüm. Gerçekten ilginç şeyler oluyor dünyada. Bir bakmışsın kardeşim diyecek kadar çok sevdiğin insanlar arkandan demediğini bırakmamış, bir de bakmışsın bir türlü sevemiyorum dediğin insan kankan olmuş. Bir bakmışsın seni çok seviyoruz diyen arkadaşların hep birlikte yeni işler yaparken sen akıllarına bile gelmiyorsun, kendi aralarında mutlular, bir de bakmışsın doğru düzgün muhabbetinin bile olmadığı kişi seni çağırıyor… Ama sanki kitap her düşünceme cevap veriyordu satır aralarında…
En nefret ettiği kişileri aslında nasıl sevmiş olduğunu anlamaya başlıyordu.
Her zaman seni üzecek birileri olacaktır. Tek yapmamız gereken; sevginin bize vaat ettiklerine güvenmeyi sürdürmek ama kime ikinci defa güveneceğimizi de iyi seçmek.
Bazen insanlara sevgi gösterdiğimizi düşünsek bile sevgimizde samimi olmadıkça bu sadece bir “gösteri”den mi ibaret kalıyor acaba? Seviyor-muş gibi, dinliyor-muş gibi, ilgileniyor-muş gibi… yapmak. Karşımızdaki bunu anlamıyor mu ya da hissetmiyor mu sanki? Belki de en acısı –muş gibi’lerle geçen bir hayat içerisinde bize verilen gerçek sevgiyi, gösterilen gerçek ilgiyi fark etmemek. Olabilir mi?
Birisi kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve kanamaya başlıyor yeniden oluk oluk. Birine teslim olduğumuzda ve içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıyor. O yüzden değil mi içimizi tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta gergin ve tedirgin dolanmalarımız? “Anlatsam mı, anlatmasam mı?” kararsızlığımız. “Bu sevgi beni acıtır mı?” kuşkularımız.
Bazı cümleler de hayatı sorgulatıyor sanki…
Siz hangi gruptasınız? Yıllar önce yaşadığı olumsuzlukları durmadan tekrarlayıp elindeki kartopunu kocaman bir çığa dönüştürerek içinde kaybolanlardan ve yanındakileri de sürükleyenlerden mi; yoksa kocaman bir kar kütlesini güneşin sıcaklığıyla eritip etrafına huzur verenlerden mi?
Ve sonunda bir nasihat…
Fırsatı kaçırmayın, yaşam sandığınız kadar uzun değil.
Kesinlikle öyle! Bazı pişmanlıklarım var, kaçırdıklarım için. Şimdi olsa şöyle yapardım dediğim. Ve bundan sonra olmaması için bu cümleyi kulağıma küpe yaptım. Peki ya sizler? Pişmanlıklarınız var mı? Yapmak isteyip yapamadıklarınız, kaçırdığınız fırsatlar… Anlatmak ister misiniz? Yoksa biz bölümleri alalım, kâfi, diyenlerden misiniz? ? Biz yine soralım ve bölümleri de buraya bırakalım, gerisi sizlere kalmış. Keyifli okumalar ?
Manga Adı | Bölüm | Çevirmen | Editör | Temizleme |
---|---|---|---|---|
Ake no Tobari | 79 | Freij | Eva | |
Arakawa Under The Bridge | 233-234 | Deuce | Eva | |
Ashi Girl | 27 | Cain | Eva | |
Ayahatori Shoukanchou | 8 | Forgetten | Psykhe | |
Gokusen | 72-73 | Cain | Psykhe | |
Green Worldz | 97-98 | KomFlag | Blackie | |
Kamisama Gakuen@Armeria | 5 | Forgetten | Psykhe | Krito |
Kongou Banchou | 23 | Sumire | Eva | |
Ojousama wa Oyomesama | 15-17 | GwanggaeToo | Psykhe | Hayal |
T-sensei | 8 | Mayu | Eva | |
unOrdinary | 92-95 | Mayu – Sakata – FuwaFuwa | Hayal | |
Voice of Love | 20-21 | Fuwa Fuwa | Suga | |
Wind Breaker | 36-38 | AnitaBlake | Suga |